İstanbul’da geçtiğimiz hafta sonu ilginç bir buluşma yaşandı. Dünyanın değişik ülkelerine yayılmış Rumları bir araya getiren bu konferans üç gün boyunca Hilton Convention Centre binasında sürdü. Adı “İstanbul’da buluşma: Bugün ve Yarın”. Pazar gecesi ise final olarak Açık Hava Tiyatro’sunda Yunan asıllı tenor Mario Frangoulis’in konseri vardı. Hına hınç dolu olan tiyatro da hafifçe çiseleyen yağmur Orkestra şefi Orhan Şallıel’in çıkması ile bir anda kesiliverdi. Siyah perdelerle kaplı sahneye vuran mavi ışık ile gökyüzü birleşmiş gibiydi. Bembeyaz kuşlar sanki bir şeyden korkmuş kaçıyor gibiydiler. Frangoulis sahneyi aldığında yaklaşık yüz kişiden oluşan İstanbul Orkestrasının ortasında fark bile edilmiyordu. Şarkı söylemeye başladığında ise kükreyen sesi ile İstanbul’u sallayıp inletti. Zayıf, uzun boylu, yakışıklı, şık ve dimdik hem aslanlar hem de paşalar gibi duran Yunan şarkıcı, gönül isterdi ki konuşmak yerine sadece şarkı söylesin. İstanbul’a ilk gelişi olduğunu söylemesinin hemen ardından ziyaretinden dolayı hem üzgün hem de mutlu olduğunu dile getirdi. Neden üzgün olduğunda pek anlam veremedim. Bu statüde olan sanatçıların mutlaka halkla ilişkiler bölümünde çalışan adamları vardır. Son dakika orkestra şefine “teşekkür ederim” veya “iyi akşamlar” kelimelerinin tercümesini sormak yerine belki sabahtan öğrenip ezberleyebilirdi. Dostlık ve sevginin ne kadar önemli olduğunu söylediği mesajlar iyi ki İngilizceydi. Konsere önce La Scala’da oynadığı Batı Yakasının Hikayesindeki Tony rolündeki şarkısı ile başlayan tenor daha sonra Kevin Klein ile oynadığı “The Lovely” filmindeki ufak rolünde söylediği şarkı ile devam etti. Ardından “Ijo de la Luna”, “Vincero” ve “Besame Mucho” gibi şarkıları söyleyen Frangoulis, Yunanca şarkılara geçtiğinde sesini kısmış ve seyircilere ona eşlik etme fırsatı vermişti. Yüzlerce kısık sesin doldurduğu Açık Hava Tiyatrosunda böyle çok kültürlü bir şehrin parçası olduğum için gurur duydum. Çıkan sesten anlaşılacağı gibi konferansa katılan Rumların çoğunluğu sıraları doldurmuştu. Seçmiş olduğu onca Rumca şarkının yanında kendisini meşhur eden “Sometimes I dream” şarkısını nedense yapılan iki Bis’e rağmen söylemedi. Çok akıcı bir İngilizcesi olmasına rağmen konuşmalarını Yunanca yapmayı tercih eden Frangoulis’i Aya İrini gibi kapalı bir mekanda dinlemek nasıl olurdu acaba? İnşallah sefere. Açık havada oturup sigara içmek ve cep telefonları ile resimler çekmeye aklım yattı da çekirdek yiyip konser izleyenlere şaşırdım doğrusu. Pavarotti, Domingo, Carreras, Bocelli gibi kare asların yanlarına bir yer açması gerekiyor. Genç Frangoulis daha yolun başında. Şarkı söylemeyi biliyor, bir de konuşacaklarını önceden hazırlasa… |
Eddi Anter 03.07.2006 |