Da Vinci Şifresi

Aylardır best seller listelerinden düşmeyen Dan Brown’ın yazdığı kitap sonunda film olarak karşımıza çıktı. Güzel bir kitabı okuduktan sonra karakterleri kafamda canlandırmayı ve kendimce filmi çekmeyi severim. Eleştirmenlerin çoğu film hakkında söyleyecek olumlu bir şey bulamazken yönetmen Ron Howard’ın hakkını vermek lazım. Bu kadar gündem olan ve sansasyon yaratan kitabı üç saate sığdırmaya çalışmış. 

Ünlü simgebilim uzmanı Profesör Robert Langdon rolü yaşından dolayı hareket etmekte zorlanmaya başlamış Tom Hanks’e uygun görülmüş. “Amelie” filminin sempatik ve güzel Audrey Tautou’su da polis kriptoloji eksperi Sophie Neveu olarak ona eşlik ediyor. Film yüzyıllardan beri tartışma konusu olan Hazreti İsa’nın (eşi olduğu iddia edilen) Maria Magdalena’dan çocuğu olup olmaması konusunu işliyor. Böyle bir soy var mı yok mu? Olduğu varsayılan bu teoride soyun korunması gerektiği ve bunun için insanların ölümü, öldürmeyi göze alabileceği grafik bir şekilde gösteriliyor.

Tapınak şövalyeleri, Sion Tarikatı, Rahibeler ve Avrupa’nın muhtelif kiliseleri ile Da Vinci’nin resimde ustalığı ve mükemmeliyetçiliği bir kez daha gözler önüne seriliyor. Körü körüne dinine ve tarikatına itaat eden detektif rolündeki Jean Reno inançlarını filmin sonuna doğru sorguluyor.

İnançları yüzünden insanların kendi kendine ne tip işkenceler yapabileceği de filmde gösteriliyor. İsa’nın yaşadığı acıları hissetmek isteyen takipçilerini acı sonlar bekliyor. Kitabın büyük bir bölümü film dışı bırakılmış. İkinci bölümü yapılır mı bilmiyorum ama okuyanların hayal kırıklığına uğrayacağı muhakkak. Benim kafamda çektiğim film daha güzeldi. Keşke gösterebilsem. Okumayanlar ise filmi beğenecek. Paris, Londra gibi Avrupa şehirleri, tarihi bilgiler, şato, özel uçaklar, şifreler, sırlar, akıcı bir şekilde duyulması zor müzik eşliğinde filmde mevcut. Sırlar açığa kavuşacak mı? Kavuşunca ne olduğunu anlayacak mıyız? Anlarsak da bizim için önemi nedir? Asıl sorulması gereken bunlar.

Eddi Anter
24.05.2006
2017-09-21T23:08:58+00:00 Yazar: |