Koro

Hafta sonu “Les Choristes” adlı Oscar’a aday (Türkçe adı “Koro”) olan filmi gördüm ve iyi ki de görmüşüm. Haliyle tüm filmler Amerikan tarzı veya Holywood’un büyük bütçeli filmlerinden olmuyor. İyi ki de olmuyor. Genel anlamda çekimi, oyunculuğu, müziği ve sıradanlığı bu filmi çok özel yapıyor. Sonuçta edebi bir Avrupa filmi, ticari Amerikan filmi değil. Ve nice günümüz okulunda aynı tip olaylar yaşanıyordur, bilinmez…

Konu öksüz veya aileleri tarafından bakılamayan yaklaşık on beş erkek çocuğun kaldığı bir yatılı okulda geçiyor. Yatılı okullarda kalanlar iyi bilir, arkadaşlıklar ve sırlar çok önemlidir. Aynı zaman da okulda görev alan hademe, öğretmen ve müdürler de gerek tavır gerek düşünceleri ile çocukların tüm hayatını etkileyebilecek konumdadır. Bu yatılı okulda da durum pek farklı değil.

“Hababam Sınıfı”ndaki sevecen ve çocukları koruyan rahmetli Adile Naşit’in rolünü kapıya bakan ve diğer ayak işlerinden sorumlu bir erkek oynuyor. Çocuklar bu kişiyi çok seviyor ve ona çok bağlılar. Okulda bir spor öğretmeni ile matematik öğretmeni ayrıca portreleniyor. Ama çocuklar ile birebir ilgilenen, onların dertlerini, sorunlarını soran kimse yok. Okulun sloganı “Etki-Tepki”, yani her yanlış davranışın bir cezası var ve acilen uygulanıyor.

Tek başına yirmi gün bir karanlık odaya hapsedilmek, tüm okulun yerlerini bir ay boyunca silmek veya ciddi bir dayak yemek gibi….

Çocuklardan en cana yakın olanı, ailesinin öldüğünü kabullenemiyor ve yıllardan beri cumartesi günü veli ziyaret gününde onu almaya geleceklerini sanıyor. Kapının önünde boynu bükük her cumartesi bekliyor. Bir gün okula Mösyö Mathieu adında bir öğretmen geliyor ve çocukları müzik çatısı altında toplayıp, hiç şarkı bilmeyenlere bile şarkı söylemeyi öğretiyor. Tüm şarkıları da onlar için kendisi yazıyor.

Okulun düzeni değişiyor, ceza sistemi anlayış ve karşılıklı güvene dönüşüyor. Çocuklardan bir tanesinin sesi çok güzel hatta olağanüstü sayılıyor. Zaten filmi anlatan da bu çocuk. Ama yaklaşık elli yaşlarında ve dünyanın en önemli orkestra şefi olmuş bir konumda, eski günlerini hatırlıyor…

Çocuklar hele hele erkek çocuklar biraz hareketlidirler, sıkıştıkları zaman yalan söyleyebilirler. Ama en önemlisi tembellik etmeden onların iç dünyalarını biraz olsa da keşfetmek ve onların olabilecekleri en iyi hale getirebilmek. Tabii anne veya baba olunca bu daha kolay ama böylesine bir okulda, dayak ve ceza sistemi ile yaşamış beyaz koyun sürüsünü nasıl siyah koyunlardan ayırabilirsin? Bu işi hem oyunculuğu hem de müziği ile Mösyö Mathieu başarıyor.

Tahmin ettiğimin aksine film kesinlikle çocukların görebileceği hatta görmesi gereken bir film. Müzik dalında “En iyi yabancı film” Oscar’ını alıyor ve bununla kalıyor. Filmde kesinlikle derin bir mesaj var. Sevgi herşeyin ilacıdır.

Eddi Anter
05.05.2005
2017-09-21T23:09:15+00:00 Yazar: |