Düşler Ülkesi

Oscar’ların henüz dağıtılmadığı cumartesi gecesi “Düşler Ülkesi” filmini görmeye gittim. Bugün başka bir filmin Oscar’ları silip süpürdüğünü öğrendim ve yazık olmuş. Ben en iyi film ödülü oyumu bu filmden yana kullanıştım. Nedenine gelince……….. 

Bildiğiniz gibi ödül alan film uzun bir süre vizyonda olsa bile ödül töreninden sonra tekrar çok büyük bir kitleye ulaşabiliyor. “Düşler Ülkesi” filmi de herkesin görmesi gereken bir film idi. Çoğumuzun unutmuş olduğu bazı küçük değer yargılarını hatırlatması açısından önemliydi…

Film genel anlamda bir insanın hayatını ve her yaşta içimizde olan çocuğu anlatıyor. Filozoflardan biri “düşlerini ve hayallerini bıraktığın zaman ölürsün” demişti ve ben buna katılıyorum. Her yaşın ayrı bir hayal dünyası var ve onu biz izin vermedikçe kimse elimizden alamaz. Ama maksat o hayali, o ülkeyi bulabilmek ve arzu ettiğinde sık sık ziyaret edebilmek.

Johnny Depp filmde meşhur Peter Pan öyküsünün yazarını oynuyor ve yazının Peter adındaki bir çocuk ve üç erkek kardeşinin aile hayatından esinlenerek nasıl geliştiğini gösteriyor. Film 1903’lerin Londrası’nda geçiyor. Oyun ve tiyatro yazarının nasıl günlük ve olağan olaylardan etkilenip ilham aldığına değiniyor. Babası ölmüş olan ve acısını içinde saklayan Peter adındaki bir çocuk ve ailesi ile tesadüf sonucu parkta karşılaştığında yazar, henüz hazırlayacağı muhteşem öykünün farkında bile değildi.

Daha önce yazmış olduğu bazı tiyatro temsilleri pek başarılı olmasa da ona güvenen bir yatırımcı var. Bu rolü de Dustin Hoffman oynuyor. Öykünün yazılması ve sahnelenmesinde en güzel kısım temsilin ilk gecesi yaşanıyor. Tüm tiyatro salonu zengin ve asillerden oluşmuş iken yazar kendisine yirmi beş adet koltuk ayırıyor. Özellikle bütün bu yerlerin dağınık olmasını istiyor. Son dakikaya kadar yerlerin sahibi gelmeyince tiyatro sahibi koltukları satmak istiyor. Yazar ise izin vermiyor.

Filmi görünce kimlerin geldiğini anlıyacaksınız. Tabii bu misafirler oyuna asillerin şaşkın bakışları arasında hemen güzel bir cevap veriyor ve oyunu onaylıyorlar. İlk geceden oyun başarılı oluyor. Öykü taa günümüze kadar insanları etkilemeye devam ediyor.

Filmde geleneksel olmayan bir aşk konusu da işleniyor. Ciddi bir rahatsızlığı olup da doktorlara gözükmeyi sevmeyen dört erkek çocuğu annesini Kate Winslett başarı ile oynuyor. Yazar ile duygusal bir bağ oluşsa da fiziksel bir yaklaşma olmuyor.

İhanet, ölüm ve aile koruma gibi değerleride ince ayrıntılarla işlenmiş. Filmin ana konusu hepimizin bir düş ülkesine sahip olduğumuzu hatırlatmak. Film hepimizin çocukken bir iyilik perisine sahip olduğumuzu söylüyor ve ne zaman bir çocuk perilere inanmayı bırakırsa bir yerde bir peri ölüyor diye de ekliyor. Ben şahsen kendi perimi uzun zaman önce öldürmüşüm ama filmi gördükten sonra iyilik perisi veya koruyucu meleğimi -ismi her ne olursa olsun- tekrardan yaşatmaya çalışmaya karar verdim. Siz de filmi görüp denemek istemez misiniz?

Eddi Anter
28.02.2005
2017-09-21T23:09:19+00:00 Yazar: |