Şeytan ne giyer?

Çok yakında Amerika’da vizyona “The Devil wears Prada” adlı bir film giriyor. Laureen Weisberger’in aynı ad ile yazmış olduğu roman bayağı ses getireceğe benziyor. İlk iş tecrübesini birinci romanı haline getiren yazar sonuçtan oldukça memnun olmalı. Eseri Türkçeye “Şeytan marka giyer” diye çevrili. 

Yazar üniversiteyi bitirir bitirmez iş aramaya koyulan bir çaylak kızın Runway adlı bir moda dergisinde en üst düzey editöre asistanlık yapmak üzere bulduğu pozisyonun neleri içerdiğini anlatıyor. İddialara göre Weisberger Vogue dergisinde yaklaşık bir yıla yakın Anna Wintour’un yanında çalışmış ve yaşadığı sıkıntıları yazmış.

Filmin baş rolünde Oskar ödüllü Meryl Streep oynuyor, asistanı rolü ise Anna Hathaway’e verilmiş. Hathaway’i “Prenses Günlükleri” filminden hatırlayacaksınız.

Filmi görmeden kitabını okumam gerek diyenlerdenseniz acele edin. Tüm moda dünyasının gözü bu film üzerinde. Chanel, Jil Sander, Prada, Hermes gibi markaların, yazıldığı 2003 yılında popüler olan kıyafetleri, ayakkabı, çanta ve aksesuarlarından söz ediyor. Bu büyük moda evlerinin başında duran kişiler, yaratıcı ekipleri ve onların hızlı “ jet-set” hayatlarından da bahsediyor.

Editör Güney Amerika’da tatildeyken Oscar de la Renta ile yapılacak bir toplantıya katılmak için Chanel eteğini özel uçakla istetebiliyor. Çocukları Paris’te tatilde iken yeni çıkan Harry Potter kitabını da aynı şekilde  Ritz Oteline uçurtabiliyor.

Tüm bu para, hırs, moda ve insan dünyasını gösteren kitabın diğerlerinden farkı ne?

Yazar üst düzey bir yöneticinin stres altında farkında olmadan altında çalışan insanlara nasıl eziyet ettiğini, onları nasıl hiçe saydığını günlük, olağan işin akışında anlatıyor. Bu kitapta her gün mü oluyor? Evet. İnanılmaz ama her gün başka talepler, değişik kaprisler ve insana- para kazanmak zorunda olan insana- hayvan muamelesi yapılan konuşmalar var.

Bazen nasılda karşımızda ki insanın ne düşündüğünü önemsemeden davranırız. İş dünyasında pozisyon ne olursa olsun karşımızda her zaman bir insan olduğunu hatırlamalıyız.

Miranda Priestly adında ki bu editörün davranışları bazen o kadar abartılı ki okuyucunun gerçek olamaz diyesi geliyor. Ama estirdiği terör ve anlatılanların çoğu doğru olabiliyor. Hakkını arayacak bir merci bulamayan genç asistan işinden dolayı en yakın arkadaşı, sevgilisi ve ailesinden uzaklaştığını fark ettiğinde bir nokta koyuveriyor. Patronuna dünya medyasının önünde küfür ederek istifasını vermiş oluyor. İntikamını da hayatını anlatacağı kitabı yazarak alıyor. İlk romanı bugün yirmi üç ülkede yayımlanmış. Fena olmasa gerek. Sizce intikamını yeterince almış mıdır?…

Eddi Anter
05.07.2006
2017-09-21T23:08:56+00:00 Yazar: |