Sanat kaç para?

Geçen hafta Beyoğlu’ndan Akatlar’a uzanan değişik galerilerdeki sergileri gezme fırsatını buldum. Bazıları çok görsel ve etkileyiciydi, diğerleri ise düşündürücüydü. Pek çok sefer sorulan ve yanıtı hep tartışma konusu olabilecek bir soru aklımda yankılandı durdu. Gördüğüm veya beğendiğim sanat eserlerinin fiyatı ne olmalıdır? Liste fiyatı gerçek fiyatlar mıdır? Ödeyeceğim fiyata alacağım eser değer mi? 

Tabii bu soruların cevabı sanatçıdan sanatçıya, eserden esere değişecektir. Ama önemli olan dışarıda bekleyen ve kesin kararını vermemiş alıcılar sanat eserlerini alırken kime danışmalıdır? Sanatçının kendisine mi? Galericiye mi? Yoksa arkadaşlarına mı? Sondan başa doğru gidersek, arkadaş fikri ve tecrübesi bana en güvenilir seçenek gibi geliyor. Daha önceden aynı sanatçıdan veya galeriden eser satın almış bir kişi tecrübeli sayılabilir, en azından emsal elindedir; bir kıyaslama yapabilir. Galericiye güvenmek ise ayrı bir konu. Sanat tarihi konusunda ya da sergiledikleri sanatçı hakkında mutlaka bilgiye sahiptirler, ama onların sanatçısının işi acaba diğer galerilerde sergilenen sanatçıların işlerinden daha mı önemlidir ya da kıymetlidir? Sanatçının kendisine sorsak mutlaka kendilerine göre bir vizyon, bir beklenti olacaktır. Sanat veya sanatçıya nereye kadar destek olalım, aldığımız eserlerle ne zamana kadar sabredelim ayrı bir konu?

Asıl konu bu sanat eserlerinin fiyatını kim belirliyor? Gidilen her galeride teşhir amaçlı olmayan sergilerde bir fiyat listesi bulunuyor ve galericinin sanatçı ile birlikte oluşturduğu bir fiyat kriteri bulunuyor. Serginin ilk günü ile son günü arasında fiyatlar değişirmi? Ya da pazarlık payı var mı? Tam kesin kuralı olmamakla beraber kapılar genelde açık tutuluyor, tıpkı galerilerin kapılarının açık tutması gerektiği gibi.

İlk durağım Beyoğlu’nda Galerist’te açılan Yeşim Akdeniz Graf sergisi oldu. Görkemli Mısırlı Apartmanı’nda yüksek tavanlı ve aydınlık mekanı ilk defa ziyarete gidiyordum. Mekanın güzelliğinden olsa gerek sergiyi sönük buldum. Sanatçı mekanı iki değişik video ile iki değişik hikaye sonu anlatmak üzere bölmüş ve oda oda olarak tasarlanmış mekanı birkaç işle değerlendirmiş. Çıkan yazılarından serginin adı olan Atlas Vazgeçti’nin anlamını, “atlas”ın mitolojide dünyayı omuzlarında taşıyan figür olduğunu ve “onun dünyayı taşımaktan vazgeçince dünyaya ne olabileceğini düşünün” diye sorgulayışını okuyup sergiyi ziyarete karar vermiştim.

Herşey iyi güzel ama fiyat listesini elime aldığımda eserlerin 10.000 Euro civarında olduğunu görünce şaşırdım, o güne kadar satılan herhangi bir iş yoktu. Eserleri beğenip beğenmemek zevk meselesi ama bu fiyatlar makul mu onu bilmek isterim. Türkiye’de ilk kişisel sergisi diye bahsedilen Graf’ın 27 yaşında olduğunu düşünürsek dokuz senedir yaşadığı Almanya’da kaç sergi açtığını ve nasıl bir satış performansı sergilediğini açıkçası merak ediyorum.

Daha sonra G-Mall’da açılan G-Art galerisinde yine basında yer verilen kağıttan yapılmış heykelleri görmek üzere Gökhan Ercan’ın sergisine gittim. Küçük bir galeride farklı bir şekilde yorumlanmış on ila onbeş heykel nasıl da mekanı doldurmuş, nasıl görsel inanılmaz. Bronz heykeller alışılagelmiş ama kağıt olanları hem özgün hem kendinden emin dimdik ayakta duruyorlardı. İlk defa eserlerini gördüğüm Ercan’ın fiyat listesini elime aldığımda yine 10.000 Euro rakamlarını fark ettim. Belli ki artık Taksim’den Nışantaşı’na bu rakam slogan olmuş. Ama elimde kağıt heykelleri kıyaslayabilecek bir kıstas olmadığından sergi broşürüne bile beş milyon ödemeden elim boş çıktım. Kimbilir belki gelecek sefer….

Nışantaşı’nın göbeğinde bu sene açılan MAC galerisine girdiğimde ise görüntü farklı idi. Yine oda oda bölümlenmiş mekanda Zeid’in “Beş Balıkçının Ölümü” tablosundan, Mualla’nın ender görülen yağlıboya işine, Aleattin Aksoy’un barış güvercinli tablosundan, Ergin İnan’ın mektupluğuna “İşte Türk Resmi Budur ” dedirtecek zengin ve görsel işleri ile fiyat listesini hak edecek rakamları gördüğümde günüm boşa gitmemişti anlaşılan.

Daha sonra hemen karşısında bulunan Dirimart galerisine gittiğimde ise teşhir amaçlı Nurullah Berk sergisini gezme fırsatı buldum. Neredeyse tamamı aile koleksiyonundan çıkan eserleri ilk defa görmek için güzel bir fırsat, bir daha bu işler nerede görülür, kaçı görülür kimse bilemez. Sanatçı hakkında çıkan makalelerin bulunduğu dergi ve kitaplar da ayrıca teşhir bölümünde.

En son durağım Akatlar’da Şişli Terakki okulunun galerisi idi. Cem Sağbil’in heykel sergisini bitmek üzere yakalamıştım. Daha önce Galeri Artist’teki sergilerinden işlerini tanıdığım Sağbil, yine tipik, iddiasız ama kalıcı olacak heykeller hazırlamış. Ahşap malzemelerinde kullanıldığı serginin hemen hemen tümü satılmış. Fiyatlara baktığımda beş yüz YTL’den 4.000 YTL’ye kadar fiyatlar olduğunu fark ettim. Tabii benim gibi başka farkedenler de olmuş. Ellerine sağlık Cem.

Sonuçta sanat eserleri alırken alan kişi mutlaka eserle bir bağlantı yapıyor. Ya hoşuna gidiyor, ya sanatçıyı tanıyor veya da yatırım için alıyor. Ama alırken fiyatta nelere dikkat edilmeli ve liste fiyatlarına ne kadar sadık kalınmalı konuları halen bakir bir alan. Yeni alıcılar ve yeni oluşabilecek koleksiyonerler adına galericilere seslenmek istiyorum “Fiyatlama yaparken lütfen sanat severleri ürkütmeyin!”

Eddi Anter
02.05.2005
2017-09-21T23:09:15+00:00 Yazar: |