Bize verilmiş olan hayatı yaşamak, gerçekten istediğimiz gibi yaşamak hakkı kimdedir? Ya o hayata son vermek hakkı? O hak kimde? Bugün kaçımız hayatını aile öğretileri, sosyo-ekonomik baskılar, dini kurallar, gelenek ve göreneklerini hiçe sayıp yaşamakta acaba? Yapmak istediklerimiz yapmamız gerekenlerle bir nebze kısıtlı değil mi? Hakikaten özgür müyüz seçeneklerimizde? Ya da aslında seçenekler hakikaten var mı? Alejandro Amenabar’ın çekmiş olduğu “Mar Adentro”, Türkçesi “İçimdeki Deniz” filminde ötenazi konusu işleniyor. Kendi ülkesinden Pedro Almodavar’ın geçen senelerde “Habla con Ella” filminde bir hastabakıcının koma halindeki bir hastaya gösterdiği ilgi, sevgi ve şefkatle artık hayatından umudun kesilmiş olduğu kadını nasıl normal hayata döndürdüğünü hatırladım. Aslında tüm hastalıklarda, zorluklarda çare sadece tıp mı? Yoksa sevgi, ilgi de önemli bir iyileştirme yöntemi mi? Bu sorunun cevabını yakınında hastası olanlar iyi bilir. Filmi seyrederken açıkçası İspanyolca dinleyip alt yazısını okumakta zorlandım. Bir ara filmdeki oyuncuların oyun gücünü takip edebilmek için okumadan sadece izledim. Hayatınızın yirmi küsür senesini sağlıklı bir insan gibi yaşadıktan sonra basit bir kaza sonucu kalan yirmi sekiz senesini boyundan aşağı tutmaz bir halde nasıl yaşayabilirsiniz? Javier Bardem muhteşem oynuyor. Zaten Venedik Festivali’nde en iyi erkek oyuncu ödülünü almış, sonradan Altın Küre’de aynı ödüle aday gösterilmiş. Kaza öncesi yakışıklı hali kaza sonrası gözlerinde hala yansıyor. Bakışı sıcak ve duygu yüklü. O halde iken bile kısa sürede kadınları kendisine aşık edebiliyor. Kadınlardan birinin dediği gibi… “Sevişmenin bir sürü yolu vardır. Sadece bedenle değil.” Asrın önemli ve tartışılan bir konusu olan ötenazi veya “Onurlu Ölüm” ile ilgili en güzel yorum filmde söyleniyor. “Kendini öldürmek bir seçenekse” diye başlıyor bir din adamı, “Hayatı elden alan bir özgürlük, özgürlük değildir” diyor ve tetraplejik hasta gözlerinde hala yaşam ışığı pırıl pırıl iken “Ya özgürlüğü elden alan hayat, hayat mıdır?” diye hepimize soruyor. Hayat mıdır? Film başarılı ama konusu üzücü ve dokunaklı. Fakat konu hayatımızın gerçeklerinden birisi. Yanınızda mutlaka mendil bulundurun ve aklınızda olsun filmin akışı kesilmesin diye ara verilmiyor. Ritz Carlton’da seyrettiğim filmi Chantier Films getirmiş. Filmi bütün dünya seyrediyor ve hakkında konuşuyor. Film ödüle doymuyor. En iyi yabancı film dahil iki dalda Oscar’a aday. Peki siz niye görenlerden geri kalasınız? |
Eddi Anter 09.02.2005 |