“Bugün 23 Nisan, neşe doluyor insan…” diye giden şiiri yıllar boyunca ezberden tekrarladım durdum, fakat bu sene, bu cumartesi günü 23 Nisan’da evimde özel bir neşe yoktu. Bayrağımızı balkona asmış, çocukların müsameresine yetişme telaşı sarmıştı içimizi. Yolda iş yerlerine asılan bayraklar dışında bir kutlama bir şenlik de göremedim, her yer sakindi. Sabahleyin gazetelerde günün önemini belirten kısa yazılar vardı ama hepsi o kadar. Bayramlarımız milli ve dini bayramlar olarak ikiye ayrılıyor. Yani bugün dini ne olursa olsun her Türk vatandaşının bir bayramı, bu milli bir bayram. Üstelik Atatürk’ün çocuklara armağan ettiği bu bayram dünyada bir ilk ve halen tek . Çocuklara ait bir bayrama sahip tek ülke Türkiye’m. Düşünüyorum da kaç ülke böyle bir bayram kutladığımızdan haberdar? Kaç dünya vatandaşı ülkemde çocuk bayramının kutlandığından haberdar? Neden? Neden bu bayramı tüm dünyaya duyuramıyoruz? 82 senedir kutladığımız bu bayramı 72 milyon kişi nasıl oluyor da dünyaya duyuramıyor? İlk sormamız gereken öncelikle bizler hakikatten bu bayramı kutluyor muyuz? Koç İlköğretim’e devam eden iki çocuğumun gösterisini seyrederken, sahnede duran geleceğin şairlerini, tercümanlarını, diplomatlarını, müzisyenlerini, balerinlerini, öğretmenlerini izledim. Kısa ve akılcı bir gösteriydi. Hemen hemen tüm öğrencilere görev verilmişti. Hepsi gözleri pırıl pırıl verilen görevleri bazen çekinerek, bazen ezberden, bazen heyecanla ama hepsi neşe ile yerlerine getirdiler. Bandosu ile mızıkası ile orada olan herkes bayram coşkusu yaşıyordu. Eminim bütün tören yapılan okullarda aynı hisler yaşanmaktaydı. Peki bu bayram coşkusunu okullardan dışarıya dışarıdan yurt dışına, tüm dünyaya nasıl yayabiliriz acaba diye düşündüm. Bu sevinci, bu enerjiyi nasıl duyurabiliriz? Bildiğim kadarıyla New York’ta her sene 23 Nisan’a en yakın olan pazar günü “Türk Günü” adı altında bir yürüyüş yapılıyor. Bando, sponsorlar eşliğinde yüzlerce araç, bayrak sallayarak beşinci caddede geziniyor. Bunun gibi her sene aynı caddede yüzlerce yürüyüş yapılıyor. İskoçlar, İtalyanlar, İrlandalılar, Fransızlar sırasıyla herkes bir kutlama yapıyor. Ve Türk günü haberlerde bazen küçük bir alt yazı olmaktan öte gitmiyor. Çocuğu olan bilir, hayatlarımız onların etrafında dönecek şekildedir, onlar bizim merkezimiz. Çocuklar hem istikbaldir hem de geleceğin teminatı. Dünyada tüm kitap, film, oyuncak, reklam sektörleri çocukları hedef kitle olarak seçtiklerinde bildikleri bir şey var, ağızdan ağıza reklam en çabuk çocuklar arasında yayılıyor diye. 23 Nisan Çocuk Bayramı’nı dünyaya duyurmak için bir fikrim var. Tüm bakkallar, marketler, zincir hamburgerler, çikolata, gofret üreticileri, pizzacılar, dükkanlar, sinemalar… Aklınıza çocuk ile ilgili ne gelirse her sene reklam bütçelerinden, bedava oyuncak promosyonlarından, iadelerinden, bayatlayıp bozulup attıklarından belirli bir yüzdeyi 23 Nisan bütçesi olarak ayırsa ve her sene 23 Nisan’da tüm bahsi geçen lokanta, sinema ve dükkanlarda tüm gün boyunca çocuklara bedava dağıtılsa ne olur? Bakkal İsmail Amca bir gün cebini düşünmezse, marketler bir gün cirosunu unutsa, zincirler karlarından bir gün feragat etse ne olur? Ama herkese bir görev düşüyor. Bizlerde hepimiz kırmızı beyaz giyinip ellerimizde bayraklar sokaklara dökülsek nasıl olur?. Her tarafta gözleri pırıl pırıl insanların olduğu kuyruklar olsa fena mı olur?. 72 milyon kişi Adana’dan Zonguldak’a yollara düşsek sizce haber olur muyuz? Ya dünya bunu haber olarak verir mi? Bunu duyan veya gören dünya çocukları aynısını istemez mi? Sizi bilmem ama ben çocuk olsam ve görsem isterdim. Bu sadece bir fikir, ne acil ne de aşırı masraflı. Sonuçta bir gün ve o günün yaratacağı reklamı düşünün. Düşünmek ve uygulamak için 364 gün var. Ama bunu yalnız başıma yapamam, sizlere ihtiyacım var. Bir elin nesi var, iki elin sesi var, bir de 144 milyon elin nesi olur siz düşünün.Gerisi kolay “Bütün dünya buna inansa bir inansa hayat bayram olsa… İnsanlar el ele tutuşsa birlik olsa uzansak sonsuza…” |
Eddi Anter 25.04.2005 |