Gönül isterdi ki son haftalarda Picasso için yapılan reklâm ve yazılan köşe yazıları Art İstanbul için yapılsın. Her sene olduğu gibi bu sene de Lütfü Kırdar’da hafta sonu da devam edecek olan yaklaşık yetmiş galeride iki yüz elli küsur sanatçının işleri teşhir ediliyor. Görecek o kadar çok eser var ki, alınacak öyle büyük keyifler var ki kimseler kaçırmamalı. Bu kadar çok galerinin bir arada oluşu sanatseverler için bulunmaz bir nimet. Aynı zamanda bu kadar çok sanatçı ve eserlerini görerek bir kıyaslama yapmak fırsatı çıkıyor. Hangi ressam ne yapıyor? Hangi galeri ne fiyata satıyor? Hangi sanatçının işleri satılmış görülüyor? Gibi sorulara cevap bulmak mümkün. Almak niyetinde olmasanız bile bakmak için gitmelisiniz. Görülmesi gereken galeri ve sanatçı isimlerini yazacağım ama bu sene, aynen geçen sene olduğu gibi fuarın birincisi Şahin Paksoy. Katıldığı galeri Garage of Art. Yeni açılmış olan Ulus girişindeki bu galerinin önünden geçerken insanın içini bir huzur, bir mutluluk kaplıyor. Ve gülümsetiyor. Sanatın sanatsal açıklamasını sanat tarihçilerine, eserlerin iyiliğini eleştirmenlere bırakıp, görsel olarak bir eserden ne umduğumu sorsalar içimde bir şey hissettirsin isterim, derim. Paksoy bunu hissettirmeyi başarıyor. Son üç senedir neredeyse açılış gecesi tüm eserleri satılıyor. Bu sene tuval işlerinin yanında seramik panoları ve heykelleri yer alıyor. Sanki tuvalden çıkmış figürler masada oturuyor. Renkleri ve duruşları ile figür ve figürinlerin hepsi de güler yüzlü olabilir mi? Hepsi mi insanın içini mutluluk ile doldurabilir? Evet, evet. Kesinlikle görülmesi gereken bir sanatçı. Bakın işlere nasıl da havanız değişecek ve gülümseyeceksiniz. Sanat bu değilse nedir? Fuar girişinde La Petite Gallery’de her sene olduğu gibi Mualla’nın işleri güzelce duruyor hemen solunda Galeri Baraz hem Doğan Paksoy’un tuval işlerlini hem Maria Kılıçlıoğlu’nun heykellerini sergiliyor. DpArt ‘da ise Cihat Burak’ın Çalgıcıları görülmeye değer. Sırası ile genç ressamları teşvik eden MAC Gallery’de Ebru Uygun’un yanında Ömer Uluç ve Bubi işlerini görebilirsiniz. Geçen sene Pat Andrea ile bizleri tanıştıran Dirimart bu sene Arjantin’li Antonio Segui ile katılmış. Şöhreti kendisinden önce buralara ulaşmış olan artistin eserlerinin çoğu satılmış bile. Tarzı ile çok özgün. Heykele yeni bir boyut ve yeni bir bakış açısı Erdağ Aksel’den gelmiş. Güzellik nesneleri adı altında sergisi Siyah Beyaz Sanat galerisinde teşhir ediliyor. İrfan Önürmen ve tülden işleri Pi Artworks’te görülmesi gerekenlerden. Aynı tarz işi Modern Müze’de zaten uzun zamandır duvarda asılı. Her zaman tarzını koruyan Ertuğrul Ateş Nurol Sanat Galerisi’nde görülebilir. Abidin Dino’yu sevenler alt kata inip Maçka Mezat’a uğrasınlar. Yabancı heykeltıraşçılardan kesinlikle eşekleri ile Bachir Hadji ve dilimlenmiş heykelleri ile Jean Paul Boyer’i görmenizi tavsiye ederim. Aynen bir ekmek nasıl makineden ince dilimler haline gelebiliyor ise Boyer’in heykelleri de öyle ve dilimleri oynattıkça figürler başka bir görünüm kazanıyor. Çocuklar ile gidecek olanlar kesin uğrasınlar. Çağla Cabaoğlu galerisinde ise Uğur Çakı’nın bisiklet heykelleri ile Cem Sağbil’in heykelleri görülebilir. Sağbil’in büyük heykelinin diline dokunası geliyor insanın, o kadar gerçek gibi duruyor ki. Bu fuar çocuklar için Çoook şeker dükkânının önünde durmak nasıl ise benim için de aynı öyle bir his. Açılış gecesine gittiğimde izdihamdan etrafta ne var ne yok göremedim. Bugün öğle saatlerinde tekrardan gittim ve yarın tekrar gideceğim. Bütün bu galerileri teker teker dolaşmaya çalışsam aylarımı alır. Zaten vakit ayırmak da mümkün değil. Cumartesi ve Pazar günü de devam edecek olan Fuar’ı kaçırmayın. Herkese göre bir şeyler var. |
Eddi Anter 09.12.2005 |